"İnsan gibi…”Eskiden daha mı çok duyardık, kullanırdık busözü acaba?Çocukluğumuzda bir akraba, tanıdık ya dakomşuya akşam gezmesine gideceğimizi öğrendiğimizdenasıl da sevinirdik! Kış akşamlarısobalı odalarda, yazın ise ay ışığı ile aydınlanantoprak avlularda tadına doyulmaz oyunlaroynar, yiyecekler yer ve gülerdik. Ancakbu gezmelere gitmeden önce ailemiz tarafındandefalarca ciddi biçimde uyarılırdık: “Yaramazlık yapmak yok, insangibi duracaksınız!” Ve misafirlikte de sık sık kızarlar, azarlarlardı: “İnsan gibioturun bakayım!” Pek dinlemezdik. “İnsan gibi yiyin, önünüze dökmeyin!”ya da “insan gibi dinleyin!” türünden yakınmalar bitmezdi hiç.Uyarılara hep “insan gibi” diye başlanırdı. Sokaktaki yaramazlıklarımıza dahep öyle kızarlardı: “İnsan gibi oynayın, kavga etmeyin!” Bilirdik; bize kızılacaksabile söze “insan gibi” diye başlanırdı!Bir şeyi neden yapıp yapamayacağımızın sağlam gerekçesiydi “insan gibi”sözü. İnsan olan öyle yapmaz demek istiyorlardı bize. İnsanı tanımlıyor,değerini yüceltiyorlardı aslında. Bize, yaşama biçimimiz “insanca” olmalı,eylemlerimiz, davranışlarımız “insan gibi” olmalı diye öğretiyorlardı.Mesele de hep bu değil mi zaten?“İnsan gibi” yaşayabilmek, insana yakışan bir biçimde yaşayabilmek değilmi!Sadece “insan gibi davranmak” yani.Şimdilerde çok duymaz ve kullanmaz olduk sanki bu sözü:“İnsan gibi…”