Bazen hayat, bize en iyi sanatı sunmak için kalbimizi kırar. 1939’un savaşla ve yoklukla mücadele eden Londra’sında, on dört yaşındaki Hazel ve beş yaşındaki kardeşi Flora, ülkedeki birçok çocuk gibi savaşın dehşetinden uzak olmaları için şehrin kırsal kesimine tahliye ediliyordu. Hazel’ın, kardeşinin küçük yüreğini ferahlatmak için yapabildiği tek şeyse onu, hayal gücünün ürünü masalsı bir dünyaya, Fısıltı Korusu’na götürmekti. Hazel’ın anlattığı hikâyelerle kız kardeşler huzur buldukları bir diyara kaçıyordu. Kız kardeşlerin bilmediği şey ise kırsal bölgede tam da hikâyelerinden bir parçaymış gibi hissettiren bir yuvaya kavuşacakları, sevgi dolu bir anne ve oğlunun kanatları altına alınacaklarıydı. Bayan Aberdeen ve Harry, onlara korkunun hâkim olmadığı bir dünyada yaşamanın nasıl bir şey olacağını öğretirken, kız kardeşler de kendi masal dünyalarını bu yepyeni gerçekliğin bir parçası haline getiriyorlardı. Nehrin kenarında oynadıkları bir gün Flora’nın ortadan kaybolması ve bir daha bulunamaması, başta Hazel olmak üzere bu masalın tüm kahramanlarının hayatlarını değiştirecekti. Kalbindeki derin özlemle hayatına devam eden Hazel, şimdi yirmi yıl sonra nadide kitaplar satan bir kitapçıda çalışıyor ve erkek arkadaşıyla geleceğini hayal ediyordu. Ancak dükkâna teslim edilen bir paketin içinden Fısıltı Korusu adında bir kitabın çıkmasıyla, Hazel’ın bu gizemi çözme hırsı kaçınılmaz hale gelecekti.
Tanıtım Metni