Doğanın kendisi düalist bir yapıda varlığını sürdürüyor. İnsanlık tarihi ise bu düalizmin bir savaşı olarak ortaya çıkıyor. Hatırladığımız bin yıllar; sömürü sisteminin farklı formlardaki halini ve bu hale karşı amansız direnişleri konu alıyor. İnsanlık tarihi işte bu savaşın tarihidir. Yoksa ideal ve kusursuz olanlar, insanlığa ait değil midir? Ütopyalar; ideali ve kusursuzluğu mu sistematize eder? Yeryüzünde bir cennetin mümkün olup olmayacağı insanlığın aklında bin yıllardır süregelen soru işaretidir fakat yeryüzünde cehennemi yok etmek ise bu ütopyaya giden en somut ve iradeli adım değil midir? Halk nezdinde ütopya denilince Platon, Thomas More ve Campanella dışında daha fazla isim saymak ya da onlara ait ütopya örneği sunabilmek pek mümkün olmuyor fakat kanla yazılmış bin yıllar varsa mücadeleyle taçlanmış ütopyalar da bir o kadar fazladır. Farabi’den İsmail Gaspıralı’ya, Hüseyin Cahit Yalçın’dan Ebû Zerr-i Gıfârî’ye, Thomas Münzer’den Börklüce Mustafa’ya insanlığın direniş ve diriliş hayallerini okuyacaksınız… - Ütopya nedir? - Ütopyalar bir kaçış mıdır yoksa devrimci bir atılım mıdır? - Dünya ihtilaller yumağında ütopyanın yeri - Ütopyalarda iştirakçiliğin yeri - Her ütopya sömürü sistemini ortadan kaldırmayı mı hedefler? - Bir ihtilalin önder krizi: Şeyh Bedrettin mi yoksa Börklüce Mustafa mı? - Thomas More ve Campanella’nın sömürü ütopyaları - Emperyalizm sosuna bulanmış ütopyalar
Tanıtım Metni